RÖPORTAJ - Onur GİRİT - Shadow of a Doubt
Fotoğraf severler hatırlayacaklardır... Gölge Fanzin'in bir önceki sayısında Suimasen Editons’ın kurucuları Erdem Varol ve İbrahim Karakütük ile yaptığım bir röportajı sizlerle paylaşmıştım. Bu girişimlerinin gelecekte daha sık duyulacağını da iddia etmiştim. Bu röportajda Suimasen Editons’a biraz ivme kazandırmak için Varol ile Karakütük’ü az biraz da sorgulamıştım... Hani tüm yayımlarınız bu mudur? Sizde başka bir olay yok mudur? gibisinden... Onlarda sağ olsunlar, benimle ileriye dönük planlarını paylaşmışlardı. Peşi sıra hormonlu bir Osmanlı tokatı gibi patlattılar çemçük ağızlı arsız suratıma 6 kardeşi... Bunun üzerine bir kadın (Arzu Arısoy) ve birkaç iyi adamla (Can Tanrıseven, Dinçer Dökümcü, İbrahim Karakütük, Okan Pulat ve Onur Girit) fotozinleri hakkında Facebook’ta kurduğumuz grup üzerinden bu röportajlar serisini gerçekleştirdik. Ortalama olarak 3 saat kadar süren bu söyleşiyi bitirdiğimizde memleket fotoğrafı adına belki küçük ama teşvik edicilik bakımından bir o kadar da büyük bir enerjiyi açığa çıkarttık. Hoş bendeniz, uzun süre sandalyede iğreti oturmaktan bir de flat-ass sendromuna yakalandım. O da bir başka şahane oldu ki değmeyin gitsin!
Not: Toplam 6 adet mini röportaj bulunuyor. Arzu Arısoy'un röportajını müteakiben her gün bir diğer röportaj yayımlanacaktır. Bilgilerinize.
Cenk
Mirat PEKCANATTI: Ve son olarak da Onur...
-
Sabrın için teşekkürler!
-
Hiç problem değil. Keyifle okuyorum.
-
Sevindim... Fotozinin adının Alfred Hitchcock’un 1943 yılı yapımı
‘Shadow of a Doubt’ filmine bir göndermesi var mı?
-
Filmi biliyorum ama izlemedim. İlk
fırsatta da izleyeceğim. Çalışmamla
bir bağlantısı yok.
-
Çalışman Arles, Fransa - Stüdyo Vortex'te Antoine D'agata
eşliğindeki ikamet (recidency) projesinde üretilmiş, burada
yaşadığın tecrübeden bahsedebilir misin?
-
Fransa’nın güneyinde küçük sakin bir şehirde, 12
kişilik bir ekiple, 2 haftalık kısa ama oldukça yoğun bir
tecrübeydi.
- Merak ettiğim husus şu; oraya gittiğinizde önce bir dizi toplantı ya da etüt oluyor da, ardından fotoğraf çekimine mi çıkıyordunuz?
Yoksa daha baştan kafanda çalışmaya müsait bir fikirle mi sürece
dahil oluyorsun?
-
Süreç şöyleydi; ilk 3 gün
birbirimizi tanıdık. İşlerimizi gösterdik.
Aramızda bol bol konuştuk. Sonrasında
herkes fotoğraf çekmeye başladı. Her
sabah Antoine (D'agata)
ile buluşup çektiklerimizi gösteriyor, sonrasında
tekrar fotoğraf çekmeye çıkıyorduk. 10
gün sonunda Voies Off’un mekanında
bir açılış yaparak bitirdiğimiz yoğun bir 2 haftaydı.
-
'Voies Off' nasıl bir mekandı?
-
Arles'daki fotoğraf festivaliyle aynı dönemde başlamış... Fotoğraf üzerine üretim yapan, güzel bir bahçesi
olan, hoş bir mekan... Tabi biz orasını
sadece atölye olarak kullandık. Recidency'nin 'Voies
Off' ile doğrudan bir bağlantısı
yoktu.
-
Antoine D'agata kişilere yaklaşımı açısından nasıl bir tip?
Senin fotoğrafik serüvenine yeni bir boyut kattı mı? Hoş... adı
fotozinin sonunda teşekkür ettiğin insanlar arasında... Fakat bu
konuda senden biraz ayrıntı almak isterim.
-
Tabii ki... D’agata benim
uzun zamandır takip ettiğim bir fotoğrafçı... Oraya
gitmeden öncede fotoğrafları üzerinden kendisine
dair kafamda bir fikrim vardı. Ama
tanıştığımda karşımda tamamen farklı birini
buldum. Oldukça mütevazi biri... Öncelikle
asla bir şeyi dikte etmeyen, ama hep daha fazlasını (fotoğraf)
çekmeye iten birisi... Açıkçası
çok kısa bir sürede, hiç bilmediğim bir yerde
projeye başlamak farklı bir deneyimdi.
- Anladığım kadarıyla yaşadığın deneyimden... orada tanıştığın
insanlardan... oldukça keyif almışsın. Bu sürecin bir
noktasından sonra kendine de meydan okuduğunu düşünüyor musun?
-
Kesinlikle! Bir süre sonra
içgüdüsel olarak çekmeye başladım. Bir refleks
gibi...
-
Oysa ki ben anlatım dilini sinematografik buldum... Sanki bir
sonraki fotoğrafın hangisi olacağını önceden biliyormuşsun
gibi hissettim. Sen bambaşka bir şey söylüyorsun.
Emprovizeymişsin...
-
Bir refleks derken... İçgüdüsel olarak
çektikçe, her gün bir kare daha eklenmeye
başladı. Her kare nasıl olduysa bir
sonrakini kendine çekti. Toplamda 1000 kare fotoğraf
çektim. Ve sonradan düşündüğümde,
fotozindeki bazı fotoğraflarımı çekim
esnasından hatırlamadığımı fark ettim. Refleksten
kastım da biraz buydu. Sanırım ikinci
çekim günü, Antoine çektiğim bir kare fotoğrafı
gösterip, “sadece bunun aynılarını çek” dedi. Ondan
sonrası adeta kendi kendine oldu gibi...
-
İlginçmiş... Sende ‘Shadow of a Doubt’da metin kullanmayı
tercih etmemişsin. Bu senin genel tavrın mıdır?
-
Aslında öyle bir tavrım yok. Bu benim için kısa bir deneme
gibi...
-
Peki Arles'da başlayan bu sürecin bu fotozinde vücut
bulup tamamlandığını mı söylemeliyiz? Yoksa ucu açık bir
çalışma mı?
-
Ucu kapalı... Orada çekildi ve bitti. Açıkçası o süreçten
sonra zaten aynı konsantrasyonda da hiç
çekemedim.
-
Çalışmanın ismi hakkındaki tercihini neye bağıl olarak
yaptığını sorabilir miyim?
-
İlk gittiğim günden itibaren Arles çok sakin, güneşli
ama bir yandan da karanlık bir yerdi. Belki biraz da
tarihi yapısından... Bana ölümü hissettiren,
güneşli ve şirin bir kasaba olarak geldi. Fotoğraf
çekerken, küçük bir yer olduğu için bir
süre sonra doğum-ölüm arasında küçük bir hikayeye döndü.
Hem güneşli hemde dar sokakları
olduğundan genellikle çok sert gölgeler
vardı. O da beni etkiledi diyebilirim.
-
Demek ismi de böyle tezahür etti. Senin Suimasen
Editions ile olan ilişkin nasıl
başladı?
-
Zaten Erdem ile İbrahim'i önceden tanıyordum. Bir gün aramızda
konuşurken, beni de yanlarına kattılar. Fotozin de böyle çıktı.
Diğer arkadaşlardan bazılarını daha yeni tanıdım. Halen
tanışamadıklarım da var. Ama bütün süreç çok keyifliydi.
Erdem
Varol: Bizde
Onur'a özellikle baskı süreçleri ve lojistik desteği için bir
kez daha
buradan teşekkür edelim.
-
Bende Onur’a bizlerle paylaştığı deneyimleri için teşekkür
ediyorum. Eklemek istediğin herhangi bir şey var mı?
-
Çok teşekkürler, Cenk.
-
Estağfurullah! Peki Erdem... İlgilenenler fotozinleri nasıl temin
edinebilirler? Bu işin günahı nedir?
Erdem
Varol: Fotozinleri
doğrudan fotoğrafçıların kendilerinden edinebilirler. (gülerek)
Bu işin günahı
ortalama
iki fincan filtre kahve...
Tabi bu işin şakası...
kendi fotozinleri için fiyat
belirlemek arkadaşlarımızın işi...
İlgin,
üretimlerimizi sabırla incelemen ve yeni sayıda bize yer vermen
bizi çok mutlu etti. Ayrıca bu uzun röportajı sabırla
sürdürdüğün ve yoğun mesai harcadığın için sana ne kadar
teşekkür etsek az...
-
Eyvallah Erdem. Biliyorsun konu fotoğraf olduğunda, olay benim için
ciddileşiyor. Bu bir tür mesuliyet, hatta görev... Esas
gecenin sürprizini alalım şimdi senden... Sonra kapanış
parçamızla evlere dağılırız. Ne dersin?..
Erdem
Varol: Eveeeet! Heyt Be!Fanzin’in eş kurucularından Deniz Beşer’le (Onur
Girit vesilesiyle)
güzel bir karşılaşmamız oldu. Kendisi bu ve gelecek ay yurt dışında fuarları geziyor. Bu
yolculukta
Suimasen Editions yayınlarını, Heyt Be! Fanzin ile birlikte
sergileyecek.
Mekanlar
ve tarihlerse şöyle: 23-25 Kasım - Volumes Independent Art
Publishing Fair/Zürih (bu bir zine sergisi,
“Mini Zine Archive from Turkey” ve küratörlüğünü Deniz Beşer üstleniyor.)
01-02
Aralık - PhaseBook: Prague Artbook & Zine Fair 2018/CAMP -
Centrum architektury a městského plánování/Prag
Ve
ayrıca Aralık ortasında da ilk lansmanımız Ankara, Kova Art
Space’de...
- Haberler 10 numara... 5 yıldız!!! Başarılarınızın devamını dilerken, herkese
ayrı ayrı teşekkür ediyorum.
Son
olarak kapanış
parçamız Paul
Simon’dan geliyor...
https://www.youtube.com/watch?v=qrRRhoS3KFke
–
16.11.2018
Not:
Fotozinleri edinmek isteyen fotoğraf severler, fotoğrafçıların
instagram hesapları aracılığıyla kendileriyle iletişime geçerek
tedarik edebilirler.
IEKA
news/Summer 2017
-
@arzuaris,
Mortal
- @dincerdokumcu_art,
Sin
–
@can_tnrsv,
Harbor
Bitch
- @ibrahimkarakutuk,
Insight
- @okanpulat_,
Shadow
of a Doubt
-
@giritonur
Bu röportaj; Gölge Fanzinin 18. sayısında yayımlanmıştır.
Gölge Fanzinin bu sayısını aşağıdaki bağlantıya tıklayarak okuyabilirsiniz.
alternatif olarak;
Yorumlar
Yorum Gönder