GÖRÜŞ: FOTOĞRAFÇININ ALTERNATİF YAŞAMI OLARAK ARŞİV VE ORTAK KÜLTÜREL MİRAS OLARAK ONA SAHİP ÇIKMAK...



©Cenap Saryal, Yılmaz Kaini'nin evinde, 1981 

Kültür ve Sanat Büyük Ödülü sahibi, fotoğraf sanatçısı merhum Prof. Dr. Sabit Kalfagil, 5 Mayıs 2017 tarihinde bu fani dünyadan göçüp, ebediyete intikal etti.

Bu yazıyı kaleme aldığım gün itibariyle de, vefatının üzerinden tam 525 gün geçmiş... Dile kolay tamı tamına 525 gün! 

Buna rağmen Prof. Dr. Sabit Kalfagil’in fotoğraf arşivinin ne şekilde korunacağı ve değerlendirileceği halen meçhul... Ayrıca basılı yayınlarına ait telif gelirlerinin nasıl kullanılacağı da bir diğer bilinmeyen husus... Hoş adı bende saklı bir vakfın olası yatırımı için, Kalfagil’in arşivi hakkında inceleme, değerlendirme ve sayım yaptığı istihbaratını aldım. Ah! Sabit Hoca... Ah! İyi ki bu günlere dünya gözüyle şahit olmadın. Aslında ne denli yanlız olduğunu ve oportinist bir grup tarafından kuşatıldığını aymadın. 

Oysaki önümüzde güncel bir Ara Güler örneği var. Örneği var derken de, -kısaca- merhum Güler ve Doğuş Holding ilişkisinin birer ürünü olan, Ara Güler Müzesi ve AGAVAM’ı (Ara Güler Arşiv ve Araştırma Merkezi) kastediyorum. Bir üstadın eserlerinin nasıl koruma altına alındığından bahsediyorum.

"Peki neden Sabit Hoca adına bir müze, vakıf, arşiv ve/ya araştırma merkezi kurulamıyor?"

"Benim bu soruyu gündeme getirip, bu satırları yazmaktaki maksadım nedir?"

Maksadım gayet açık; Ara Güler ile Prof. Dr. Sabit Kalfagil’in arşivlerinin kaderleri hakkındaki tuhaf ve tezat durumun altını kalın bir çizgiyle çizmek... Kamuoyu yaratarak bu kültürel hazineye sahip çıkılmasına zemin oluşturmak ve Sabit Hoca’yı mümkünse bir vakıf ile ölümsüzleştirmek...

Şimdi mevcut durumu kısaca özetleyeyim. Bilmeyenleri bilgilendireyim... Bilenlere de hatırlatayım... 

Ara Güler, yakın bir geçmişte yapılan anlaşma* karşılığında tası tarağı... artık arşiv namına her neyi varsa Doğuş Holding’e devretti.

* Anlaşma şartları hakkında birçok kaynaktan, birçok farklı bilgi geliyor. Fakat anlaşmanın ortalama şartlarının şöyle özetleyebilirim. 4 Milyon € + 50.000 ₺ maaş (ömür boyu) + 600 bin ₺ (komisyon) 

Prof. Dr. Sabit Kalfagil’in arşivine gelecek olursak; daha hayattayken eski bir fotoğraf dergisi sahibi ve onun yancısı aracılığıyla, bir vakıf tarafından kendisine bir teklif yapıldı. Kalfagil, Ara Güler örneğini öne sürerek, yapılan teklifi oldukça düşük buldu ve teklifi reddetti. Hoş...bu birazda meşhur egosuyla ilgili bir durumdu. "Sabit Hoca’nın Ara’dan ne eksiği vardı da, fiyat böylesi düşüktü?" Belki de haklıydı. Bilemiyorum...

Sonuçta hocanın vefatının ardından mirasçıları arşivi bir an evvel nakte çevirmek maksadıyla bir takım girişimlerde bulundular. Hiç kimse bana maval okumasın. Mirasçıların izledikleri yolu, arşiv hakkındaki fikirlerini A’dan Z’ye biliyorum. Nihayetinde dönüp dolaşıp aynı vakıfla bu sefer mirasçılar masaya oturdular. Son istihbarata göre rakam yine aynı rakam... Yani hocanın reddettiği...

‘Haksız’ ve ‘yetersiz’ bulduğu meblayı, tamahkâr kimi mirasyediler tatminkar bulmuş. Hoş mirasçılar, basılı yayınların teliflerini gündeme taşıyarak rakamı arttırma girişimlerinde bulunsalar da, dengelerin ‘hassas’ olduğunu ve satışı gerçekleştiremezlerse arşivin ellerinde kalacağını çok iyi biliyorlar. Çünkü onlara biraz önceki satırlarda bahsettiğim yancı -bu vakada ‘komisyoncu’ demek daha uygun düşecek- bu doğrultuda telkinlerde bulunuyor. 

Sabit Hoca’nın şahsından pek hoşlanmamakla birlikte, itiraf etmeliyim ki üzerimde az yada çok emeği vardır. Sadece benim mi? İlk olarak 1978 yılında Güzel Sanatlar Akademisi Fotograf Enstitüsü'nün kurucuları arasında yer aldığı ve 1989'a kadar yarı-zamanlı öğretim görevlisi olarak çalışmaya başladığını göz önünde bulundurursak, ömrü boyunca yüzlerce fotoğraf öğrencisinde emeği olduğu yadsınamaz.

Rahmetli, fotoğrafın; ışığı, kompoziyonu ve teknikleri hakkında saygı duyulası bir bilgi birikimi sahibiydi. Paylaşmaktan da asla kaçınmazdı. Tüm bu gerekçelere istinaden eski bir öğrencisi olarak vefadır diyerek, ölümünün 1. yıldönümünde change.org’da naçizane bir imza kampanyası başlatarak fotoğraf kamuoyuna sordum.

“Prof. Dr. Sabit Kalfagil'in Fotoğraf Arşivinin Akibeti Ne Olacak?”

Bu soruyu biri ortaya çıkıp, kaçınılmaz olarak sormalıydı. Fakat aradan geçen bir yılın ardından kimse dillenirmeyince, vefatının sene-i devriyesinde sormakta naçizane bana kaldı. Oysa ki Prof. Dr. Sabit Kalfagil’in onlarca yıllık öğretim hayatı boyunca, etrafında sürekli pervane olmuş, görünüşte hocalarına tutkuyla bağlı birçok öğrencisi olmuştu. Bu şahıslar hocalarına toz kondurmaz, yanlarında olsun-olmasın hakkını savunurlardı.

"Kişisel işlerini görüp, ihtiyaçlarını giderirlerdi. Şimdi bu insanlar neden sırra kadem basmışlardı?"

"Peki en azından Sabit Hocalarının arşivinin akibetinin ne olacağını hiç düşünmüşler miydi?"

Başlattığım kampanyanın 3. gününde şahsın tekiyle yaptığım bir yazışma, benim devrin nasıl değiştiğini aniden fark etmeme vesile oldu. Amiyane tabirle; “Öküz ölmüş ortaklık bozulmuştu” - Aman ha!!! Benzetmem başka yerlere çekilmesin. Malum teşbihte hata olmaz...

Öncelikle ismi deşifre etmeden bu yazışmayı sizlerle paylaşmak istiyorum.

- Doğru gibi gözükse de değil...

- Kampanya işleri değiştirmez...

- Söz sadece mirasçıların...

- Birkaç kişi mirasçılara irtibatta...

Arif olanlar zaten bu kişinin niyetini anlamıştır. Anlamayanlara da kısaca özetleyeyim. Şahıs bana kısaca: “Sen bu işe karışma!”, diyor.

Daha sonra telefonla yapılan bir aramayla (yazıştığım kişi tarafından olduğunu sanmıyorum.) tekrar  ufaktan bir tehdit edildim. Nasıl mı? Bayağı küfürlü... kafirli... Kampanyayı bitirmediğim takdirde üzerimde şiddet uygulaması yapılacağını vaad eder şekilde... Üzerinden uzun zaman geçmesine rağmen tekrar etmediği için, suç duyurusunda bulunmayı gerekli görmedim. Tehditin ardındakiler kim yada kimlerdir bilemedim. Ama bu konuda herhangi bir çekincem olmadığını ifade etmeden geçemeyeceğimi bu satırlarda belirtmeliyim. Kontra tehdit olayına hiç girmeyeceğim. Çünkü beni yakinen tanıyanların bileceği üzere daha ziyade saha ve icraat insanıyımdır.

Sonuçta muhattap olarak belli başlı kurum ve kuruluşları bellediğim kampanyanın başlangıcından günümüze 5 ayı aşkın bir süre geçti. Ve... Kampanyaya sadece 281... Evet yanlış duymadınız! 281 kişi imzasıyla katkı verdi.

Not: 03.07.2019, Saat:17:00 itibariyle güncel rakam 949 kişidir. İmza veren herkese ayrı ayı teşekkür ediyorum.

Oysa ki benim beklentim, en azından bin (1000) kişinin desteklediği bir kampanya sonucunda, Sabit Kalfagil arşivinin, uzun yıllar eğitim verdiği Marmara ve/ya Mimar Sinan Üniversitesi Fotoğraf Bölümleri tarafından koruma altına alınmasıydı.

Arşiv ve basılı yayınlardan elde edilecek her türlü gelir, öncelikle Prof. Dr. Sabit Kalfagil’in eğitim vermiş olduğu bu iki fotoğraf bölümünün iyileştirilmesi, geliştirilmesi ve ihtiyacı olan fotoğraf bölümü öğrencilerine karşılıksız burs imkanı sağlamak maksadıyla kullanılmalıydı. Sonraki ve en büyük hedef ise Prof. Dr. Sabit Kalfagil adına bir vakıf kurmak ve O’nu yaşatmak olmalıydı.

İtiraf etmeliyim ki girişimim oldukça zayıf kaldı. Kampanyanın hedefine erişememesi bu işten menfaatlenmek isteyen kişi ve kurumların ekmeğine yağ sürdü. 

Oysa ki bu kıymetli fotoğraf arşivine sahip çıkmak, Türk Fotoğraf Camiası’nın merhuma asli borcudur. Bu arşiv, aynı zaman da ortak bir kültürel mirastır ki, kendisine Kültür ve Sanat Büyük Ödülü veren Cumhurbaşkanlığı tarafından kültür hazinesi addedilerek koruma altına alınması işten bile değildir. 

Konuyla ilgili tüm şahıs, kurum ve kuruluşları göreve davet ediyor, en kısa sürede durumu netliğe kavuşturmalarını önemle istirham ediyorum. 

©Mehmet Kısmet, Sabit Kalfagil Evi, 1990 

Dileyen fotoğraf severler enseyi karartmak yerine, aşağıdaki bağlantıdan kampanyayı destekleyebilirler.

https://www.change.org/p/profes%C3%B6r-sabit-kalfagil-in-foto%C4%9Fraf-ar%C5%9Fivinin-akibeti-ne-olacak