GÜNCE: BİR FOTOĞRAFÇININ GÜNLÜĞÜNDEN - 1


"Bir insan neden fotoğraf çekmek ister?", "Amaç, sanatçı sıfatını kazanmak mıdır?", "Şan mıdır? Şöhret midir?", "Hayranlık uyandırarak, özel olma zevkini tadabilmek mi?", "Yarışmalarda ödül üstüne ödül kazanmak mı?", “Belgesel Fotoğraf dersinden geçebilmek mi?", "Acaba bunun nedeni her şeye sahip olma duygusu olabilir mi?"

Hiç unutmam, babam Kapalıçarşı'da işlerin kesat olduğu günlerde, turistlerin (yeni yıkılan doğu bloku ülkeleri insanlarının) alış-veriş yapmak yerine, Disneylanddeymişçesine dükkanların içinde fotoğraf çektirmek istemeleri üzerine her seferinde:

“İşte, bu insanlar dünyanın en zengin insanları, satın almak yerine her şeyi fotoğraflıyorlar. Böylelikle her şeye sahip oluyorlar. Ne isterlerse istesinler yöntem hep aynı. Bir düğmeye basıyorlar. Klik! Ferrari marka bir otomobilleri oluyor. Yahut canları dondurma çekince yine aynı düğmeye basıyorlar. Klik! Dondurmaları oluyor. Tadını damaklarında hissedemeseler de suretine sahip olmak onlara bir tür haz veriyor. Üstelik her şey aynı fiyata”, derdi. 

Bunca yıldır fotoğraf camiasındayım, üstüne üstlük bir güzel sanatlar fakültesinin fotoğraf bölümü mezunuyum. Fakat, böyle bir gözlem ve tahlili dillendirmiş ne bir fotoğrafçıyla nede akademisyenle yolum kesişti. İtiraf etmem gerekirse bizzat böyle bir şerefe de nail olamadım. Tabi ki, dünyanın benim bildiklerimden, gördüklerimden ibaret olmadığını da unutmamak gerek. 

Peki, ben niye fotoğraf çekmek istedim? Bu benim fotoğrafa başlama hikayemle direkt ilişkili. Açık öğretimdeki son senemdi ve ben çift dikişe gidiyordum. Ufukta askerliğin nefti yeşili görünüyordu, bir gün tesadüfen yolda karşılaştığım liseden eski bir tanışım ile havadan sudan muhabbet ederken, olay döndü dolaştı tahsil durumlarına geldi. Bilirsiniz tanışıklık okula dayalıysa ve uzun zamandan beri görüşülmüyor ise insanlar arasında kalan son ortak konu “tahsil” olur. Bende o aralar güzel sanatlarda, fotoğraf bölümünde şansımı denemeye karar vermiştim. Sohbetimiz esnasında onun hali hazırda bir üniversitede fotoğraf bölümü öğrencisi olduğu ortaya çıktı. Netice olarak, ilk seferde değil belki de ama ikinci teşebbüsümde bölüme girmeyi başardım. Kısacası, ben fotoğraf çekmeyi falan istemiş de değildim. Maksadım paçamı kurtarmaktan başka bir şey değildi. Fotoğrafta bunun bahanesi olmuştu. Neden fotoğraf çekmeyi sürdürdüğüme gelince, bunun cevabını ilk fotoğraf sergimi açtığımda hem kendime hem de merak eden diğer herkese vermiş olacağım. Bu ne zaman olur? Belki yarın belki yarından da yakın... 

Herkes niye fotoğraf çektiğini sorgulamalı. Böyle olursa bir çoğumuz fotoğrafı başka maksatlarla istismar ettiğimizi göreceğiz. Bu noktaya gelindikten sonra ne olur? Ya fotoğraftan af dileyip, fotoğrafın bir dil olduğunu algılayarak kendi hikayemizi yazarız. Ya da... 

K.N: Adadan döndüm. Başım ağrıyor. Kesin hastalanacağım. Dosta sonsuzluk, düşmana bir gün... 

Cenk Mirat PEKCANATTI 
17 Nisan 2001