VINCENT VAN GOGH, CROWS IN THE WHEAT FIELDS, 1890

GÖSTERGE BİLİMSEL OYUN VE EBE OLARAK “BEN”

Vincent Van Gogh, Crows in the Wheat Fields, 1890

Vincent, hayat giderek ağır bir yük gibi omuzlarına yükleniyor. Sende yavaş yavaş çöküyorsun. Artık gökyüzün kaotik, ölümün habercileri kargalar dairesel uçuşlarıyla daha da aklını karıştırıyorlar. Hele o çığlıkları yok mu? Her şeye rağmen onlara hayransın, çünkü seni hedefine ulaştıracak olan yolda sana rehberlik ediyorlar. Artık namlunun içerisindeki Azrail'in, minicik boyuna bakmadan kendinin tanrısı olan senin direktifini bekliyor. Tıpkı Rollo May’in dediği gibi, “Sanatçı boşluğu tıklayıp sonra da ses bekleyendir.” Sende kafandaki boşluğu tıklayacaksın, kimsenin düşünmeye cesaret edemediği şeyleri düşündüğün için... 

Aynı kulağına küstüğün günkü gibi bir ruh hali taşıdığını hissediyorsun. Fakat o günün, bugünün küçücük bir provası olduğunu da herhalde fark ettin. "Acaba senin kendini ifade ettiğin resimlerine bugün birer, ticari meta gözüyle bakıldığını görsen, onları resmeder miydin?" Neyse bu seninle orda konuşacağımız özel bir mesele. 

Sen buğday tarlalarından nasıl etkilendin bilmem, ama ben hep buğday başaklarının arasından fırlayıp beni sokacak olan yılandan korktum. O yüzden buğday tarlaları tehlikeye yataklık eden yardakçılardı benim için...

"Ya senin için Vincent?.." 

Neyse artık sonu daha fazla bekletmeyelim. Ölümde bir memur ne de olsa, sonra gecikti diye tanrı kızıp cezalandırırsa, hepimiz sonsuzluğa mahkûm oluruz.

Son resmini fırçayla değil de mermiyle çizebileceğini kim bilebilirdi ki, ben bilebileyim. 

Silahın ateş aldı ve yine yerçekimi galip geldi. Sen, şövale, boyalar, fırçalar, kahrolsun, her şey ama her şey yerde. Son resmini yeryüzüne çizdin be, Vincent! 

Aaaah!.. Ahhh!... İki kişilik bir ölüm olsaydı ben de gelirdim seninle... 

Gittiğin yerde rahat uyu sen kırmızı sakallı adam... 

Cenk 'Mirat' PEKCANATTI 
İlkbahar/2004

Yorumlar