ÇEVİRİ: FOTOĞRAFÇILIĞIN 'KARAR ANI' GENELLİKLE GERÇEKLİĞİN EKSİK BİR GÖRÜNÜMÜNÜ NASIL BETİMLER?

Fabienne Cherisma'nın Ölümü, Haiti serisinden, 2010, © Nathan Weber/NBW Photo


Tıpkı eski bir foto muhabiri olan Simon Norfolk'un dediği gibi; “foto muhabirlik, eline boks eldiveni geçirip, pianoda Rachmaninoff çalmaya benzer...” Fotoğrafçılar daima dramatik, simgeleşmiş ve evrensel olanın peşine düşerler. Bunu yaparlarken genellikle izleyicinin ne göreceğini açıklamaya yardımcı olabilecek belli bir kaynaktan ıraklaşarak, mevcut durumu basitleştirirler. 

Tıpkı yukarıdaki fotoğrafta olduğu gibi... Uluslararası basın bir cesedin başına akbabalar gibi üşüşür... Peki ama bu kişinin ölümüne sebep olan nedir? Acaba neler görmezden gelinmiştir? Bu muhabirlerin kalbi nasırlaşmış mıdır? Ve izleyici bu görüntüyü kuşatan (ama söylenmeyen) koşullar hakkında neleri bilmelidir?

Foto muhabirlerin tıpkı bir akbabaya benzediğine dair eleştiriler zaten hepimizin malumu... 1993'te Pulitzer Ödülü'nü kazanan Kevin Carter, Sudan'da bir akbabanın tehdidi altında beslenme istasyonuna ulaşmaya çalışan küçük bir kıza yardım etmediği için, 'akbaba' olarak yaftalanmıştı. Carter, kendisine yapılan eleştirileri; bir foto muhabiri olarak görevinin, olaya şahitlik etmek olduğu şeklinde yanıtlamış, şayet yardım etmek için orada olması söz konusu olsaydı, ortamda sıkıntı çeken birçok çocuk olduğundan, fotoğraf çekmesinin imkansız olacağını eklemiştir. Birçok kişi, Carter'ın bu fotoğrafının Sudanlıların içinde bulundukları tehlikeyi kamuoyuna duyurmakta etkili olduğunu, hükümetler ve STK'ların yardımcı olabilme olasılığına vesile olduğunu ve nihayetinde Pulitzer'i kazanmasının eleştirilmekten çok, kutlanması gerektiğini savundu. Ödül almasından kısa bir süre sonra, madde bağımlılığı ve suçluluğunda aralarında olduğu, çözümlenememiş kişisel meselelerle kuşatılan Carter intihar etti.

Acaba sağlanacak daha fazla kaynak mevcut durumun anlaşılmasına yardımcı olur muydu? Sadece tek bir fotoğraf yeterli miydi? Mesela Carter'ın Sudan'da fotoğrafladığı daha birçok açlıktan ölmek üzere olan çocuk gösterilebilirdi. Nathan Weber'in bu fotoğrafı özelinde, bu görsel aracılığıyla “Uluslararası bir grup foto muhabirinin, 19 Ocak 2010 Pazartesi günü, Haiti'nin başkenti Port-au-Prince'i vuran felaket deprem sonrasındaki yağmalama esnasında başından vurulan, Fabianne Cherisma'nın ölümünün belgelendiğini biliyoruz." Ama tek başına bu yeterli mi?

Ardından Weber'in, Fabienne Cherisma'nın ölümü hakkında söyleyecek bir dolu sözü olduğu ortaya çıktı. Çevrimiçi medya öncesinde basın, bir tek bu fotoğrafı ve kısa bir başlığı yayınlamakla yetinebilirdi. Eğer Weber'in kişisel web sitesine girecek olursanız, genç kıza ait bir başka çarpıcı fotoğraf çektiğini görebilirsiniz.

Taşkın hareketlerle dolu fotoğrafta Cherisma, ona yardımcı olmayı isteyip-istemediği meçhul iki kişiyle görülüyor. Arka planda bir kişi halen plastiğe sarılı bir katlanır sandalyeyi ellerinde tutarken, bir diğeri başının üstünde bir bohça taşıyor. Geriye kalanlarsa durumu sadece izlemekle yetiniyor. Fotoğrafı görmek için tıklayın! Artık yayınlanan bir fotoğrafı izleyiciye (medya şirketleri de biraz gözüpek olmak isterse) bir bilgisayar ekranında göstermek mümkün... Ardından onun ölümünden hemen sonra etrafta insanların olduğu ikinci bir fotoğrafı görmek için bu resmin üzerine tıklamakta yeterli.

Hatta Weber'in internet sitesinde Cherisma'nın öldürüldüğü şartları betimleyen kısa videoyu izlemek, durumu anlamak açısından daha da faydalı olacaktır. Polis'in yağmacıları korkutmak için havaya ateş açmasına izin verildi. Ancak etraftaki karmaşaya yenik düşerek, ara ara ateş açıp insanları öldürdüler. Video, aynı zamanda muhtemel aile fertlerinin Fabienne'in ölümünden dolayı duydukları ezici kederi gösteriyor. Sırf manasızca bir ölümün simgesi olmak yerine, söz konusu videoyla birlikte bu iki fotoğraf, koşulların daha iyi anlaşılmasını sağlamanın yanı sıra, bir birey olarak geçmişi ve ilişkileri olan genç kadının insancıllığını da gözler önüne seriyor.

Sayısal ortam bizlere çok daha fazla kaynak sağlıyor. Fakat bizler paylaşılacak çok daha fazla bilgi ve kaynak olunca, tek bir fotoğrafı vurgulayarak basılı yayınlara benzer şekilde ekran görüntüleri sunmaya devam ediyoruz. Fotoğrafçıları birer bağnaz olarak ele alan eleştiri, öncelikle ölüm ve şiddet gösterisi açısından cezbediciydi; ama aslında, medyanın elinde daha fazlasının olduğu durumlarda bile, fotoğraf kullanımındaki basitliğini eleştiriyordu. Mevcut tüm sayısal araçlar göz önünde bulundurulduğunda, okuyucunun üzerine düşünmesi için daha fazla kaynak sağlanmaması gerçekten de üzücü...