GÖRÜŞ: BİR MİRASYEDİ: DAVID ALAN HARVEY

© Christopher Michel, 2017

Cmichel67, CC BY-SA 4.0 <https://creativecommons.org/licenses/by-sa/4.0>, via Wikimedia Commons


“David Alan Harvey, hakkında süregelen iddialardan dolayı 73 yıllık ‘Magnum Mirası’nı temelinden sarsıyor. Öyle ki bu sürecin sonunda ajans için artık hiçbir şey eskisi gibi olmayabilir.”
1947 yılında Paris'te başta Henri Cartier-Bresson, Robert Capa, David ‘Chim’ Seymour ve Maria Eisner olmak üzere bir grup fotoğrafçı tarafından kurulan Magnum, kuruluşundan bu yana geçen yaklaşık 73 yıllık süreçte, Capa’nın ‘Düşen Asker’inin gerçek olup-olmadığı hususundaki spekülasyonlar haricinde, hiçbir zaman cinsel taciz ya da çocuk istismarı gibi ahlak dışı konularla gündeme gelmemişti. Ta ki son zamanlarda David Alan Harvey vakası patlak verinceye kadar... Hoş aslında bu vaka yeni de değil, 2009 yılından günümüze uzanan bir süreci kapsıyor.

Konuya dair ayrıntılara geçmeden ‘ne umduk ne bulduk’ minvalinden bir çıkarımda bulunmamıza vasıta olması açısından merhum Henri Cartier-Bresson’un Magnum’a dair eşsiz söylemini aşağıda yineleyerek ajansın kuruluşunun ana gayesini anımsamakta fayda var.
“Magnum bir düşünce topluluğu, paylaşılan insani bir kalite, dünyada neler olup bittiğine ilişkin merak, olana saygı ve görsel uyarlamaya arzu duymaktır.”
Şimdi kaldığım yerden bu elim vakayı ilgililere aktarmaya devam edeyim. 76 yaşındaki Harvey, özellikle Latin Amerika'da yaptığı fotografik çalışmaları ile tanınan, !saygın¡ bir fotoğraf emektarı... 1973'ten beri düzinelerce konuyu National Geographic için fotoğraflamış, 1997 yılında da Magnum'a tam üye olarak katılmış. Genç fotoğrafçıların destekçisi ve akıl hocası olarak nam salmış, dünyanın dört bir yanındaki Magnum atölyelerinde eğitmenlik yapmasının yanı sıra, gelişmekte olan fotoğrafçılara burslar sağladığı hem çevrim içi hem de basılı formatta yayımlanan bir dergi olan Burn'u de yönetmekte...

Birçok genç fotoğrafçıya göre neredeyse bir Hollywood yıldızına yakın ihtişamlı bir statüye sahip, nitekim iddiaya göre The Bridges of Madison County’ filminde Clint Eastwood'un canlandırdığı ana karaktere de ilham dahi vermiş. Lakin bu ihtişamlı geçmiş ve statü, yakın zamanda alevlenen bir dizi iddia ile sarsılmış durumda, hatta öyle ki iddiaların kanıtlanması durumunda David Alan Harvey hayatının geri kalanında bir çocuk ve kadın istismarcısı olarak anılacak. Daha da ötesi tutuklanarak cezaevine gönderilecek.

Peki, “2009 yılından günümüze kadar uzanan bu bir dizi suçlama neleri kapsıyor?” Şimdi size kısaca bu suçlamaları ve nihayetinde gelinen son noktayı özetleyeyim. (En kısa sürede Kristen Chick'in Columbia Journalism Review'de yayımlanan ‘Magnum'un Hesaplaşma Anı’ başlıklı makalesini elimden geldiğince kısa sürede dilimize çevirerek konuya ilgi gösterenlerin yaşananların detaylarına vakıf olmasına aracılık edeceğim.)


2009 yılında Contact Fotoğrafçılık Festivali sırasında Toronto'daki Ryerson Üniversitesi'nde fotoğrafçılık okuyan Yalda Pashai, Magnum atölyesine gönüllü olarak katıldığında son derece heyecanlıydı. Ne de olsa etkinlik boyunca koskoca David Alan Harvey'e yardım etmekle görevlendirilmişti. Harvey daha ilk günden sınıfta kendisini belini kavrayıp fiziksel görünümü hakkında iltifatlarda bulunarak fazlaca "temaslı!" davranmaya başlamıştı. Öyle ki ikinci gün Pashai’nin, Harvey'e kendine çeki düzen vermesi gerektiğini söylemesi gerekmişti.

Harvey, O'nu kendi kaldığı otelde konaklaması için ikna etmeye çalışmış, bu sonu gelmeyen ısrarlar üzerine Pashai, O’na teklifi ancak erkek arkadaşı kendisiyle kalırsa kabul edeceğini belirtmiş ki, Harvey bu noktada ısrarından hemen vazgeçmiş.

Bu olaylar cereyan ederken Magnum çalışanı Song Chong, atölyeleri denetlemek için Toronto'daydı. Pashai, o zaman Chong'a Harvey'in davranışlarını bildirmiş. Buna karşılık olarak ise şu cevabı almış. “Bu tipik David, bütün kızlara böyle davranıyor. Güçlü ol! ve ona hayır! demeye devam et” demiş, “İşler daha da kötüye giderse, biriyle konuşmaya ihtiyacın olursa bana gelebilirsin” diye de eklemiş.

Sizlere aktardığım bu vaka, David Alan Harvey’nin kadınlara yönelik örtbas edilen (şimdilik) ilk tacizi olarak biliniyor.

Takvimler 2018 yılını gösterdiğinde Magnum çalışanları The New Yorker'dan bir gazetecinin, biri David Alan Harvey olmak üzere iki (bu şahsı kolaylıkla tahmin edebilirsiniz. Edemediniz mi? Peki, o zaman herkesçe malumu ilan edeyim: Antoine d’Agata) Magnum fotoğrafçısına yönelik bir takım cinsel taciz iddialarını araştırdığını öğreniyorlar. O günlerde Magnum'un Londra ofisine dışarıdan bir freelancer olarak çalışan dijital editör Naina Bajekal, bu haberin kapalı kapılar ardında yapılan Magnum toplantılarında telaşa yol açtığını söylüyor. Özellikle ajansın marka değerinin bu iddialar sebebiyle sarsılması ve sonrasında ortaya çıkacak değer kaybı herkesi oldukça endişelendirmiş. Hatırlayacak olursanız, bu olayın cereyan ettiği zamanda Magnum'un fotoğrafçıları için mevcut yazılı bir davranış kuralları yönetmeliği yoktu. Ayrıca bu türden şikayetleri değerlendirmek için herhangi resmi bir mekanizması da bulunmuyordu. (Şu an var. Bildirmek istediğiniz herhangi bir konu varsa; confidential@magnumphotos.com e-posta adresinden ya da 00 800 4488 20729 numaralı telefondan Magnum Photos ile iletişime geçebilirsiniz.)

Bajekal, ajanstaki temel sorunu şu ifadeleriyle işaret ediyor. "Magnum ile ilgili sorun çok net bir biçimde bu yapının bir fotoğrafçı kolektifi olmasından kaynaklanıyor, bu nedenle personelin mevcut fotoğrafçılar üzerinde hiçbir hükmü yok. Onlar bizim patronlarımız..." diyor. Ve ekliyor: "Etrafta gezerken çok dikkatli hareket etmelisiniz, çünkü nihayetinde ezelden beri personellerin bu ajansa gelip gittiğini gördüler. İşlerine gelmeyen biri olduğunda çok fazla söz hakkı olmadan, pılısını pırtısını toplayıp ajanstan gider. Ne de olsa burası Magnum... ve söz sahibi olanlar bu kolektifi oluşturan fotoğrafçılar... Sonuçta bu durum, söz konusu olan cinsel tacizi ele almayı oldukça zorlaştırıyor."

2018 yılındaki yaşanan süreçte Magnumun CEO’su olan David Kogan, "bu dönemde kamuya açık hiçbir iddianın" olmadığını, ancak Magnum’un o zamanki başkanı olan Thomas Dworzak'ın "söz konusu fotoğrafçıları araştırdığını" ifade etmişti.

2018'de henüz Magnum'da bulunmayan şu anki Magnum'un CEO'su Hughes ise verdiği bir röportajında Dworzak ve Kogan'ın net bir iddiayı veya kişi/leri tespit edemediklerini ve bu nedenle soruşturmaya dair yeterli kanıt ya da tanık bulamadıklarından ötürü karşı eyleme geçemediklerini söylemişti.

Nihayetinde 14 Şubat 2018’de Kogan, Magnum’un Londra ofisinde düzenlediği bir toplantıda The New Yorker’ın taciz iddialarını araştırmaktan vazgeçtiğini ilan etti. Böylece taciz iddiaları bir güzel halının altına süpürülmüş oluyordu.

Bu yılın Ağustos ayında, Fstoppers’da yayımlanan makaleyle birlikte bir başka skandal patlak verdi. Ne hikmetse konunun merkezinde yine aynı isim yer alıyordu: David Alan Harvey

Bu makalede, Magnum'un internet sitesinde, -1989'da Bangkok'ta Harvey tarafından çekilen bazı fotoğraflarında dahil olduğu- cinsel istismara uğrayan çocukların fotoğraflarının pazarlandığı yazıyordu. Bu makale vesileyle, foto muhabiri Amanda Mustard, Twitter'da David Alan Harvey hakkında bir tweet paylaştı. Bu paylaşımda Harvey'e yöneltilen cinsel taciz iddialarının Amerika'da sektördeki herkesçe bilinen ama gizlenen bir gerçek olduğunu belirtiyordu. Bu şikayetler ve gittikçe büyüyen kamuoyu tepkisi üzerine Magnum, Harvey'i geçici olarak askıya alacağını açıkladı. 28 Ekim'de ise kimliği gizli tutulan bir kadının kendisine yönelik ‘özel suçlaması’ nedeniyle yapılan iç soruşturmanın ardından, Magnum’un davranış kuralları yönetmeliğini ihlali ettiği gerekçesiyle askıya alma süresinin bir yıla uzatıldığı açıklandı. Bu karar ajansın fotoğrafçı üyelerinin oy birliğiyle alınmıştı.

Fakat gerçeklerin eninde sonunda su yüzüne çıkma huyu bu olay içinde söz konusuydu. Gazeteci Kristen Chick'in Columbia Journalism Review'de yayımlanan ‘Magnum'un Hesaplaşma Anı’ başlıklı makalesine göre, alınan bu karardan günler önce zaten Harvey on bir kadın tarafından cinsel tacizle suçlanmıştı. Bu on bir kadın Harvey’i kendilerini video görüşmesi sırasında mastürbasyon yapmasına tanık olmaya zorlamaktan, elle tacize varıncaya kadar türlü şekillerdeki cinsel tacizlerinden ötürü suçluyorlardı.

Üç yıl önce, Magnum yeni bir davranış kuralları yönetmeliği oluşturdu. Daha fazla fotoğrafçıyı bünyesine kattı. Ve en işin ilginci; biri CEO, diğeri başkan olmak üzere iki kadını ajansın başına getirdi. Magnum'un şu anki başkanı Olivia Arthur, makalenin bu ayın (Aralık) 21'inde yayımlanmasının ardından, verdiği demeçte şu sözleri dile getirdi:

"Bu konuda konuşmanın çok zor olduğunu ve toplumun kadınlara her zaman inanmadığını biliyoruz. Bu insanların bize gelme konusunda çekimser kalmalarına üzülsek de, bunu kayda geçirme cesaretlerini takdir ediyoruz.” dedi. Evet... sadece bu kadar... söylediklerinin hepsi bu kadar ile sınırlı kaldı.





Bu süreç daha öncekilere hiç benzemiyor. Uzun bir dava sürecinin başlayacağını öngörmek için bir hukukçu olmaya gerek yok. Harvey ve ajansın yollarının ayrılmaya yüz tuttuğu da bir gerçek. Bakalım ilerleyen günler ne gibi gelişmelere gebe olacak? Acaba sıra d’Agata’ya da gelecek mi?

Olaylar bu şekilde seyrederken ülkemizdeki fotoğrafçıların ve #MeToo hareketi destekçilerinin sessizliklerini koruduğu gözlemleniyor. Bu konuya dair adını vermek istemeyen tanınmış bir fotoğrafçıya, konu hakkındaki fikirlerini sordum.

Şunları söyledi:

“Magnum fotoğraf ajansı ülkemizde özellikle belgesel fotoğraf üreten ve foto-muhabirliğe gönül veren fotoğrafçılarının Kabesi... Hiç kolay sindirilemeyecek bir olayla karşı karşıyalar ve ne diyeceklerini... ne tepki vereceklerini bilemiyorlar. Bir hata edip, tepki almaktan da korkuyorlar... Bunu riyakarlık olarak değerlendirebilir miyiz? Elbette bu mümkün. Ama onlara da anlayış göstermek lazım. Malum ülkemizde de buna benzer bir vaka kısa bir süre önce cereyan etti. İki fotoğrafçı arasında olanlara dair bir tecavüz ifşası gündeme geldi. Taraflardan birisinin PKK terör örgütü propagandası yapmaktan suçlu bulunmuş olmasından sebep olay bir yandan terör seviciler tarafından politize edilirken, tecavüz mağduru olduğu iddia edilen kişi ise ifşasının ardından önce küçük, duygusal ve ateşli bir ‘popülist’ grup tarafından kısa bir süreliğine desteklendi. Kızcağız şu anda yalnız kalmış durumda... Kulağıma gelen bilgilere göre vermiş olduğu karardan ötürü oldukça pişmanmış. Güvendiği dağlara kar yağdığını söylüyormuş. Bu yüzden kişisel çıkarını düşünen herkes sessizliğini koruyacaktır.”

Görüşlerine değer verdiğim bir diğer fotoğrafçı ise olaya bambaşka bir bakış açısı getiriyordu.

“Magnum özellikle yayıncıların ekmeği; bu ekmek yere düşmüş olabilir. Üfler... 3 kere öpüp başlarına koyar... yine bu ekmeği yedirmeye devam ederler. Ekmeğe ne kadar mikrobun bulaşmış olduğu onları ilgilendirmez. Çünkü halen Cartier-Bresson’un ‘Karar Anı’nı, Capa’nın biyografisini satıyorlar. Siz, David Alan Harvey’nin yaptıkları sebebiyle sadece O’nu mahkum edemezsiniz. Bu olaylara çanak tutan ve kooperatifte yer alan her fotoğrafçı, yaşanan bu olaylara kayıtsız kaldığı ya da politik davrandığı için olası mevcut kara lekeden nasiplenecektir. Dolaysıyla ortaya çıkacak sonuçlardan doğrudan Magnum da etkilenecektir. Bu yüzden adamların etekleri tutuşmuş. Sadece ve sadece sermayeyi düşünmekteler. David Alan Harvey hakkında hiç aleyhte konuşabilirler mi?”

Bu arada konuya dair önemli bir diğer gelişmeden bahsetmeden geçmek haksızlık olurdu. Söz konusu vakaya dair Magnum ile ilişkili Türkiyeli fotoğrafçıların tavrını merak ederek Gölge Fanzin sordu:


Bir süre sonra bu soruyla ilgili olarak iki gelişme yaşandı. Bunlardan ilki Emin Özmen’in eşi Cloé Kerhoas Özmen’in bu soruya verdiği yanıtı oldu. Yanıt, Emin Özmen’in konuya dair görüşlerini duyurduğu tweet’i içeriyordu.

“Kristen Chick'e ve bu konuda konuşma cesareti gösteren tüm kadınlara teşekkürler. Yaşadıklarından dolayı tiksindim ve de üzgünüm. Onları ve istismar mağduru diğer tüm kadınları tam olarak destekliyorum. Magnum'da veya başka hiçbir yerde taciz edici davranışlara yer yok. Adalet yerini bulmalı...”

Daha Magnum’a tam üyeliği gerçekleşmemiş ve ileride yapılacak ajans içi oylamalarla bu anlamdaki kaderi belirlenecek olan Emin Özmen’i, bir Magnumcu olmaktansa insan olmayı tercih ettiği için tüm samimiyetimle ve geleceğe dair güçlü bir umutla alkışlıyorum. Bu süreçte göstermiş olduğu bu tavrı bence konuya duyarlı herkesçe desteklenmeli...

Gelelim ikinci vakaya... Gölge Fanzin’in aynı sorusuna istinaden Magnum Ajansı’nda görsel araştırmacı ve öğrenme koordinatörü olan Bayryam Bayryamali, Sabiha Çimen’in konuya dair Instagram’da bir açıklaması olduğunu belirtti. Bu iddiayı araştırdım. Lakin iddiayı doğrulayamadım.

Ardından aynı kişi, Sabiha Çimen’in görüşlerini bir hikaye (story) olarak paylaştığını iddia etti. (Bu noktada bir teknik detayı belirtmem lazım. IG’de yayımlanan hikayeler 24 saat boyunca etkin kalıp, sonrasında kamudan gizli olarak kişinin özel arşivinde saklanıyorlar.) Bu konuda yazacağım makaleye istinaden pür dikkat gelişmeleri izleyen bendeniz bahsedilen zaman diliminde böyle bir açıklamaya rastlamadım. Dolaysıyla bu yazıyı kaleme aldığım an itibariyle Magnum aday adayı Sabiha Çimen, bu kadın ve çocuk tacizleriyle ilgili olarak herhangi bir görüş bildirmiş değil... Nedense sessiz kalmayı yeğlemiş durumda... Herhalde bu tutumunun kendisi için oldukça geçerli bir nedeni vardır.

Sadede gelecek olursam, ilerleyen günlerde bu konuya dair birçok yeni gelişmenin yaşanacağı aşikar... Düşüncem Magnum ve David Alan Harvey’nin bu vakada itibarlarının ciddi anlamda sarsıldığı ve tamir edilemeyecek bazı yaralar aldığı doğrultusunda, benim öngörüm ajans ve fotoğrafçı arasında ilerleyen vakitte yol ayrımına gidilmesi kaçınılmaz olacaktır. (Güncelleme: 17 Mart 2021, Çarşamba günü Magnum Photos'un kendisini ihraç edip-etmemek konusunda bir oylama yapacağını açıkladığı toplantı duyurusundan sadece iki önce, D.A.H ajanstan istifasını açıkladı.) David Alan Harvey’nin tüm sponsorları hukuki süreç tamamlanana kadar anlaşmalarını ya askıya alacak ya da iptal edecektir.


Ayrıca Magnum CEO’su Caitlin Hughes ve başkanı Olivia Arthur’un da süreci yönetemedikleri ayan beyan ortada iken istifalarını sunmaları Magnum Mirası’nın korunması adına alınacak yerinde kararlar olacaktır.

Ama daha da önemlisi cinsel tacize maruz kalmış kadınlar adına -uğradığı maddi-manevi kayıpların mutlak telafisi asla söz konusu olacak olmasa da- adaletin bir an önce tecellisi sağduyulu insanların gönüllerine az da olsa su serpecektir. #MeToo





Yorumlar