GÖRÜŞ: NFTMANYA'NIN ZİRVEDE OLDUĞU GÜNLERE DAİR TWITTER SPACES HAKKINDA BAZI TESPİTLER

Image courtesy of Sprout Social

Twitter Spaceleri genellikle belli bir periyoda bağlı olmaksızın, keyfi ve düzensiz olarak gerçekleşiyor. Hatta son zamanlarda herkes hevesini almış olmalı ki, nadiren düzenlenir oldular.

Konu başlıkları ilgi çekici olmaktan uzak! Hatta genellikle sıkıcılar... Mesela ben “Fotoğraf Altına Metin Yazılmalı mı, Yazılmamalı mı?” konu başlığını taşıyan yaklaşık 3 saatlik bir Twitter Space’ine şahit oldum. Daha doğrusu, ben çıktığımda oturum daha devam ediyordu.

Çoğunlukla, "N.F.T'lerin Ne Kadar Müthiş!.. Ne Kadar Eşsiz!.. olduğuna dair tekrarlanan propaganda konuşmaları etrafında şekilleniyorlar. Bu öylesine bir propaganda ki, kimse N.F.T'leri ve çevresinde şekillenen topluluğun davranışlarını sorgulamayı akıl etmiyor ya da buna cesaret edemiyor.

Toplantı moderatörleri genelde gerekli niteliklere sahip değil... Konuşmalar konu harici yanlış bir yöne seyrettiğinde, sanırım N.F.T topluluğunda isimleri kötüye çıkacak korkusuyla duruma ya nadiren ya da hiç müdahale etmiyorlar.

Yönetici ve konuşmacıların sanki hemen hemen hepsi... hadi buna büyük bir kısmı diyelim... üzerinde konuşulacak konuya dair hiçbir hazırlık yapmadan sadece doğaçlama yapıyorlar. Üstelik bunun doğallık ve samimiyet olduğunu zannediyorlar. Bu yüzden de çoğu zaman, bir bar ya da kafede yapılan rastgele ve sıradan sohbetlere dönüşüyor.

He! bir de kullanılan dil ve üslup var. “Lanet olsun dostum, senin sorunun ne biliyor musun?”, diye başlayıp “Lanet olası o beyaz kıçının kafandan büyük olması anlıyor musun beni; hey sen dilimizi anlayabiliyor musun? Şimdi defol mahallemizden!!!” tarzında devam eden, bir çeşit getto filminin dublajı gibi monolog ya da diyaloglara şahit oluyorum. Bir tanesinde ana replik; “Manzara fotoğrafı boktur”du. Evet!.. evet... tekrarlamayacağım, doğru okudunuz.

Demokrasi iyi güzel de, bazen Twitter Spaceler gereğinden fazla demokratik olabiliyorlar. Organizatörler topluluk duygusundan ırak, şuursuzca var olmaya çalışan kişilerin de bir konuşmacıya dönüşmesine izin veriyorlar. Bu bireyler de tüm şuursuzluklarıyla özgün ve çığır açıcı olduklarını sandıkları banal fikirlerden oluşan uzun... sıkıcı konuşmalarla insanları adeta esir ediyorlar.

Fotoğrafçılar çoğunlukla işleri hakkında değil, kendileri hakkında konuşuyorlar. Halbuki güzel bir sözü vardır “Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz/ Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde.”

Ziya Paşa'nın bu beytini modern Türkçe'ye çevirecek olursak; “İnsanın aynası iştir, lafa bakılmaz. Bir kişinin aklının seviyesi yaptığı işte görünür.”

İnsanlar çok nadiren fotoğraftan ya da fotoğrafçılığın bizzat kendisinden bahsediyorlar. Genellikle satış yapma olasılığı olan çeşitli NFT Pazarlarını, kullanılan teknolojiyi veya fotoğraf malzemeleri hakkında konuşuyorlar.

Size faydası olacak... faydası dokunacak bir şey öğrenmek için için tükettiğiniz zaman ve faydalı bilgi edinme olasılığı ciddi anlamda ters orantılı bir boyutta. “Spacelerden neredeyse hiçbir şey öğrenmiyorsunuz”, diye sesli düşündüğümde birileri bu tespitimden ötürü kırılabilir ama insanları memnun edeceğim diye gerçekleri göz ardı ederek kendime ihanet edemem.

Hani oldu da birilerine tutumum fazlaca boş vermişlik gibi gelebilir. Böyle düşünen kişileri aydınlatmak adına şimdiki boş vermişliğimin, bir zamanlar çok önemsemişliğimin sonucu olduğunu söyleyebilirim.

Fakat bunun yanı sıra bazı artıları da var. Bu ortam sayesinde yepyeni sanatçılar ve koleksiyoncularla tanışılabiliyor.

Mesela bir space vesilesiyle Rızacan Kumaş, Sedat Pekcanattı Fotoğraf Fonu’na sponsor oldu ki, bence bu 'belgesel fotoğraf' adına çok da şugar oldu.

Yakında duyurularına başlayacağız.

İlgililer lütfen takipte kalın!

Gölge Fanzin, Sayı: 23, Bahar '23

Yorumlar